26 Nisan 2024 Cuma / 18 Sevval 1445

Yaslı sanatın siyah satırları

Ekmeğini ‘taştan’ çıkaran yiğit işçilerin öyküleri edebiyattan sinemaya, resimden şiire, sanatın tüm kollarını etkiledi. Ölüm kokan Grizu romanlara sızdı, beyazperde kömür gözlerle tanıştı.

BEDİR ACAR/GÜLCAN TEZCAN15 Mayıs 2014 Perşembe 07:00 - Güncelleme:
Yaslı sanatın siyah satırları

Sanatın hiçbir kolu işçi sorunlarına uzak durmadı tarih boyunca. Yaşamın içinden beslenen sanat verimleri, edebiyattan sinemaya, tiyatrodan plastik sanatlara kadar her alanda işçilerin çalışma ve yaşam koşullarını ele aldı. Yerin yüzlerce metre aşağısında, dünyanın en zor işlerinden birini yapan madenciler de sayısız trajedinin öznesi oldu ve maalesef olmaya da devam ediyor. Türkiye’yi yasa boğan Soma’daki maden yangını sonucu kaybedilen hayatlar, ateş olup, tüm Türkiye’nin canevine kor gibi düştü.

Geçmişte yaşanan maden faciaları tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de sanatın kara sayfaları olarak romanlara, filmlere konu oldu. Dünya edebiyatının unutulmazları arasına giren Emil Zola imzalı ‘Germinal’ böyle bir roman mesela. 1885’te yayınlanan ve beyazperdeye de defalarca uyarlanan eser, maden işçilerinin hayatını en etkili anlatan yapıtlar arasında gösterilebilir. Germinal, Zola’nın en iyi eseri, Fransız edebiyatının en iyi romanlarından biri. Hugo’nun ‘Sefiller’i, Balzac’ın Vadideki Zambak’ı, Dosyoyevski’nin Suç ve Ceza’sı, Tolstoy’un Savaş ve Barış’ı da yine işçi sınıfının izlerini taşıyan edebiyat eserleri.

Türkiye’de işçi sorunlarına eğilen ilk roman 1927 tarihli Çulluk, Mahmut Yesari imzasını taşıyor. Roman, Cibali Tütün Fabrikası ile Cağaloğlu’ndaki bir matbaada çalışan işçilerin çalışma koşullarını anlatıyor. Ahmet Naim Çıladır da 1930 ve 40’lı yıllarda Zonguldak kömür havzası ve kömür işçilerinin yaşamları ile ilgili ilk öyküleri yazdı. Zonguldaklı şair, yazar, araştırmacı Hamit Kalyoncu da edebiyatımız ve Zonguldak üzerine önemli araştırmalara imza atmış bir isim. Kalyoncu, ‘Kömür Kokan Şiirler’ adlı bir antoloji de hazırladı.

İşçi romanları ve Orhan Kemal

Tabi işçi romanları (ve öyküleri) dediğimizde karşımıza sıklıkla Orhan Kemal ismi çıkıyor. Orhan Kemal yazdığı romanlarda işçilerin yaşam koşullarını abartısız, ustaca anlatırken birçok yazarımızın karşılaştığı estetik aktarım sıkıntısını da aşabiliyor. Cemile, Murtaza, Bereketli Topraklar Üzerinde, Orhan Kemal’in akla ilk gelen işçi romanları arasında. Reşat Enis, Sadri Ertem, Nazım Hikmet de bu bağlamda ürün veren sanatçılardan.

Bir İrfan Yalçın romanı olan ‘Ölümün Ağzı’ ise 1979 yılından seslenen ve konusunu direkt madencilerden alan bir roman. Eser, Zonguldak’taki maden ocaklarında mükellefiyet döneminde yaşanılan zorla çalıştırılma konusunu ele alıyor.

Maden facialarında sıklıkla adını duyduğumuz, soğuk ve ürpertici bir kelime olan ‘grizu’, aynı zamanda bir romana da adını verdi. Muzaffer Oruçoğlu’nun kaleminden çıkan ve dört kitaplık bir seri olan ‘Grizu’, maden işçilerinin çalışma koşullarını anlatan hacimli bir çalışma. 1937-46 yılları arasında Zonguldak Kömür İşletmeleri’nde, Divriği, Devrek, Merzifon gibi maden şirketlerinde memur olarak çalışan Mehmet Seyda’nın ‘Yanar Taş’ adlı eseri de maden işçilerinin dramını anlatır. Nahid Sırrı Örik’in ‘Kıskanmak’ romanında Zonguldak ve maden işçileri fon olarak yer alır. Yine de ülkemizde işçi roman ve öyküleri pek yazılmaz. Bir dönem yazı dünyasında etkili olan Türkiye solunun zihni ve dikkati daha çok laiklik ve çağdaş yaşam üzerinde odaklandığı için işçi edebiyatı Orhan Kemal’den sonra bitti dense yeridir. 

Beyazperdenin kara gözleri

Maden ve madencilik beyazperdenin de ilgisiz kalamadığı konular oldu öteden beri. Türk sinemasındaki en güçlü işçi filmlerinden birinin Yavuz Özkan imzalı ‘Maden’ olması tesadüf değil. Cüneyt Arkın ve Tarık Akan’ın başrollerini oynadığı film, 15. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ödülleri toplamıştı. Erden Kıral’ın 2012’de vizyona giren filmi ‘Yük’ de çekimleri madende gerçekleştirilen bir suç filmi. Geçen yıl Türkiye’nin Oscar aday adayı olan Yılmaz Erdoğan’ın yazıp yönettiği ve rol aldığı ‘Kelebeğin Rüyası’ ise Zonguldak’ta 1930’lu yıllarda yaşamış iki şair Muzaffer Tayyip Uslu ve Rüştü Onur’un hayatını beyazperdeye taşıdı. Kelebeğin Rüyası, ikinci dünya savaşı yıllarında Zonguldak’ta madenciliğin hangi şartlarda yapıldığını gözler önüne seren görkemli sahneleriyle de dikkat çekmişti.